Kendi kendine ebeveyn olmak - Özşefkat

Tatlı psikologum artık kendi kendime ebeveyn olmam gerektiğini, içimde o büyüyemeyen çocuğu yine benim büyütmem gerektiğini söyledi. Bunu önceki psikologumda farklı şekilde vurgulamıştı. Terapinin zaman içinde çok faydasını gördüğümü yıllar geçince fark ediyorum. Yarattığı farkındalık ve çizdiği yol haritası bile yeterli. Önce o kötü, hatırlamak istemediğim anılar tek tek ağlata ağlata gün yüzüne çıktı. Kimisini çok uzun  süre paylaşmadım bile. Sonra kabullenme süreci. Evet bu benim geçmişimdi, kendi haline bırakılan çocuktum ben. Bu geçmişi kabullenmeliydim. Ahlanıp vahlanmak yerine bu kabullenme ile birlikte bir hüzün çöküyor. Neden ben?! Hele etrafınızda iyi anne babalar, güvenli bir ortamda yetiştirilmiş çocuklar varsa vay halinize. Kendinizi iyice öksüz yetim hissetmemek mümkün değil. Tam bu esnada biraz kendime acıma sürecim başladı. Kendime ne çok çektin sen diye diye içten içe üzüldüm boğazım düğümlene düğümlene.Bunlar hiç kolay geçen günler değildi. Çok ağladım, bazen hayır dedim ben güçlüyüm, en azından güçlü olmalıyım. Kalbim sızım sızım sızladı. İnceden inceden hep boğazım düğümlendi. Ufacık şeyler bile beni mahvetti. İstedim ki o an biri gelsin başımı okşasın. Ama bunun mümkün olmadığını, daha doğrusu bunun mümkün olup da doğru şey olmadığını hatalı bir evlilikte anladım.

Kendi kendinin başını okşayamadıktan sonra yanındakinin seni ne kadar pamuklara sarıp sarmaladığının bir önemi yokmuş. Çünkü yanındakinden beklediğinde bağımlı bir ilişkiye doğru gidiyorsun koşar adım. Ve hayatta bir gün yalnız kalmak da var. Yani sen o başı okşamayı bir gün s.ke s.ke öğreneceksin sayın okur!



Ne demek kendi başını okşamak? Yine seanslardan öğrendiğim, o çocuğa bir anne gibi yaklaşmak. Bazen kendimi çok başarısız hissederim. İşte bir hata yapmışımdır ve kendime öyle bir yüklenirim ki of! İşte küçükken okuldan eve gelen ve sözlüde bir soruyu bilemeyen o çaresiz miniği hayal edin! Hatta varsa buna benzer bir anınız canlandırmaya çalışın. Anneniz ne yapmıştı, oysa siz ne yapsın isterdiniz? İşte böyle zamanlarda mesela, tamam diyorum M, ah kıyamam sana bugün zor bir gün geçirdin, kendini yorgun bitkin ve hatta işe yaramaz hissediyorsun; ama unutma sen işe yaramaz değilsin, herkes hata yapabilir, bir daha ki sefere daha dikkatli olmaya çalıştığında eminim her şey daha güzel olacak... der ve sarılır anne kızına... Yani benim kurgumda :) Yoksa gerçekte tabi ki asla bişey yaşanmadı annemle aramızda.

Psikologum bir olayda buna benzer bir teknik denemişti. Denemişti diyorum çünkü ben beceremedim. Bir olaydan bahsederken ne kadar incindiğimi dile getirdim. Hah olayı da hatırladım! Boşanma kararımı annemle babama söylemiştim. Baya duvar gibilerdi. Şoklarını anlayabiliyorum ama sonraki günlerde de tutumları değişmediği için olay anına dönüyorum ve hayır o tepkilerini kabul etmiyorum! Pardon tepkisizliklerini dicektim! Neden niye dediler, anlattım, iyi düşün dediler. Bu kadar... Sonraki günlerde de gel kızım bir oturalım kahve içelim bir dertleşelim, hadi gel biraz yürüyüşe çıkalım, sen bizim için değerlisin, biz senin hep yanındayız, boşanma evlenmek kadar doğal, umarız ikiniz için de daha güzel bir hayat olur bundan sonrası gibi gibi naif/içten/sevgidolu yumuşacık bir ses tonu ile o desteği hissetmedim. Çünkü böyle konuşmalar hiç yaşanmadı. Hatta hiçbişey olmamış gibi hayatımıza devam ettik. Yok saymak aile geleneğimizdir! Yok sayınca çünkü hayatı normalleştiriyorlarya, destek olduklarını sanıyorlar. Değişik kafalar...

İşte bu olayı bu şekilde dökerken psikologa, psikologum kalktı arkama geçti omzuma elini koydu, gözlerimi kapattırdı ve dedi ki hadi şimdi bu olayı başa saralım, hadi yine boşanacağını söyle ve bu kez duymak istediklerin ile yeniden kur bu sahneyi... Yapamadım. Gözlerimden yaşlar süzüldü ama yapamadım. Sonra sonra anlıyorum nedenlerini... İhtiyaçlarımı bile dile getirmeyi o kadar öğrenememişim ki. O an buraya yazdıklarımı söylemek o kadar utanç verici bişeymiş gibi geldi ki...

Oysa bu tramvaları atlatmanın en güzel yolu yeniden sarmaktı. Bunu evde yapabilirsiniz. Anılar canlandığında gözlerinizi kapatın o anı yaşayın, canlandırın o sahneyi gözünüzün önünde, ve bu kez olmasını istediğiniz gibi kurgulayın, yönetmen sizsiniz!

Yani kendi kendimizi sevicez uçarı kaçarı yok sayın okur! Kendimize karşı merhametli olucaz, kendimize şefkat göstericez, kendimize saygılı olucaz, kendi kendimize anne olucaz. Bununla ilişkilendirdiğim (umarım doğru tespittir) psikolog Zeynep Selvili!nin tedx konuşmasını mutlaka izleyin. Şöyle boş bir anınızda, güzel güzel dinleyin. Umarım faydasını görürsünüz.



Yorumlar

  1. Aile danışmanı Eyüp Bağ'ın youtubeda "kendinin ebeveyni ol" isimli semineri bu konuda çok güzel açıklamalar içeriyor, bakmanızı şiddetle tavsiye ederim :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Anne Sen Bana Ne Yaptın?

Tavsiye: Var Olan Annenin Yokluğu