Kayıtlar

2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Narsist 101

Ekşisözlük’te biri yazmış. Yine bir yerden alıntı ve çeviri. Bütün hepsine uyuyor bizim aile. Çok şükür! Narsist nedir, neler yapar, aile ortamı nasıl olur: sırlar: aile sırrı şudur: çocuğun duygusal ihtiyaçları karşılanmaz ya da çocuk duygusal anlamda şiddet görür. narsist ailenin alametifarikasıdır bu. çocuğa şu mesaj verilir: "dışardakilere hiçbir şey çaktırma; her şey yolundaymış gibi davran" imaj: narsist aile, imaja odaklanmıştır. mesaj şudur: biz herkesten daha büyük, daha iyiyiz; hiçbir sorunumuz yok. ne olursa olsun, mükemmellik maskesiyle gezmemiz gerekir. çocuk mesajı alır: "komşular ne der? akrabalar ne der? eş dost ne der?" bunlar, ailedeki başlıca korkulardır. her zaman yüzüne bi gülümseme oturtarak gezmelisin. negatif mesajlar:  çocuklara, içselleştirdikleri sözlü ve sözsüz mesajlar verilir. bunlar genelde "yeterince iyi değilsin" "tam olmuş sayılmazsın" "kim olduğundan ziyade, ne yaptığın önemlidir; buna göre değer görür

Hadi söz sizde!

Resim
Bana hep yazıyorsunuz ya nasıl aynı şeyleri yaşadığımızdan bahsediyorsunuz. Siz de yaralısınız okuyorum. Siz de ihmal edilmişsiniz. Sizde de birçok kez boğazlar düğüm düğüm olmuş. Ve hep diyorsunuz ki -istisnasız- bu blogu okumak çok iyi geliyor. Hadi siz de birilerine iyi gelin şimdi. Sizden bu blogta yayımlamak üzere hikayeler bekliyorum. Gerçek, yaşanmış hikayeler... Çocukluktan belki unutamadığınız bir anı, size hissettirdikleri, şuan ne durumdasınız, başettiniz mi, başedebiliyor musunuz, sizin başetme yönteminiz ne...? Bu yazıları " Söz sizde " serisi olarak yayınlamayı çok isterim. Sadece bir ad ya da bir nick ile yazının kime ait olduğunu belirteceğim. O yüzden lütfen yazınızın altına isim/nick yazmayı unutmayın. Mail adresim:   narsistbiranneninkizi@gmail.com

Sev kendini, annenin seni sevmediği kadar!

Resim
Bir önceki yazıda içimdeki küçük çocuğa ancak ben yardım edebilirim demiştim. Aynen öyle. 25 yıl öncesinde yaşayamadıklarım hep gözümün önüne geliyor. Her gün her dakika, yanımda ki olursa olsun, ne yaparsam yapayım. Mesela bir arkadaşımın çocuğuna bebek alıyorum. Ve o an barbie bebeklere takılıyor gözüm. Benim küçükken hiç gerçek barbie bebeğim olmamıştı. Bunu o zamanlar takmazdım. Aslında şuanda da kalbimi burkan bir anı olarak hatırlamıyorum. Sadece bir an var, o an geldi aklıma işte o barbieleri görünce mağazada. Dejavu! Köşede bir dükkandı. Adam dükkanın bir tarafındaki camı full barbie bebeklerle kaplamıştı. Mest olmuştum, pembeler morlar onlarca çeşit barbie... Tabi alınmadı. Ve ben de zaten alınmaz diye çok üzülmemiştim o zaman. Yani öyle sanıyordum. Oysa şimdi hatırlayınca sanki böyle yukarıdan bakınca olaya, ileri geri sardırınca, o küçük kız çocuğunun önemsenmemeyi, isteklerinin alınmamasını, "layık olmamayı" kanıksadığını görüyorum. Yazık ona. Hop bu anı bana

İçimdeki çocuğun annesiyim ben!

Resim
Merhaba! Çok uzun zaman olmuş yazmayalı. Neredeyse iki ay. Maillerinizi okuyorum ve o kadar iyi geliyor ki. En son Ülkü yazmış, ne zamandır yazmadın iyi misin diye. İyiyim Ülkü :) Teşekkürler. Daha niceleriniz. Hep yazıyorsunuz. Hikayelerimizin ne kadar ortak olduğundan bahsediyorsunuz. Nasıl aynı yerlerden yaralandığımızdan, nasıl tanıdık geldiğinden, okurken ağladığınızdan... Ağlama sevgili okur. Bunlar da geçecek. Yani izi elbet kalacak ama hayat bir kere sadece. İkinci var mı? Yok. O yüzden sen de ben de bunu bize yapanların yanına bırakmayalım! Yani kendimize bir hayat hediye edelim, yeniden kuralım, umutla çabalayalım. Başaramasınlar son nefesimizde bize ulan ne biçim hayatım vardı demeyi. Şimdi diceksiniz ki bu kız da manyak mıdır nedir bir öyle söylüyor bir böyle... Ama aynen böyle hissediyorum. Yani bazen dibin de dibindeyim. Tamam diyorum hayat hep böyle leş olacak, annemin bıraktığı laneti hep üzerimde taşıcam, bu yaralar ne yaparsam yapayım sarılmayacak, ben hep

Ne kadar zor?

32 yaşımdayım. Hayata karşı gücüm kuvvetim öyle tükendi ki... eskiden yerimden kıpırdatmayan şeyler artık yıkıveriyor bi çırpıda. Sabrım kalmadı güzel günleri beklemeye. Umutlanmak bile başlı başına bir yük bazen. Hemen düşüveriyorum. Hemen buram buram yalnızlık hissediyorum. İşte böyle anlarda siz hiç kendinizi minicik bir çocuk gibi hissettiniz mi? Ben artık hep hissediyorum. Yere düşmüşüm, ama o kadar küçüğüm ki tek başıma kalkamıyorum yerden. Kimse de gelip kaldırmıyor gibi. Oysa biri gelip kucağına alsa ağlamam geçene kadar kucağında sarsa, başımı okşasa ve güzel şeyler söylese geçecek gibi. Kendi kendimi avutuyorum. Canım sıkkın olunca, gözlerim dolunca, boğazımda düğümler belirince... kendimi sevmeye çalışıyorum geçecek diyorum sen de sevileceksin. Sanki ben küçükken bir yara açılmış da sarılıp pansuman yapılmadığı için zamanla mikrop kapıp diğer organlarıma zarar vermiş gibi. Zaman zaman her biri tekliyor. Hepsi de o küçüklük yarama bağlanıyor sonunda. Zor mu be bi çocuğ

Ah benim çirkin saçlarım!

Sevgili okur, bilir misin benim çok güzel saçlarım var. Kıvır kıvır, bukle bukle... Öyle çok sımsıkı dalgalı değil. Ama su dalgası kadar az da değil. Tam kararında. Beni herkesin kıvırcık diye tanımlayabileceği şekilde. Yıka ve çık saçı adeta. Bir gram jöle, sprey vs kullanmam şekil alsın ya da şeklini korusun diye. Yatarken örerim o kadar. O saçlar gün boyu dalgalanır durur. Bozulmaz, düşmez, yapışmaz... Havalıdırlar. Kabarık kabarık. Şimdi bi de bi cesaret sarıya boyattım! Ben bile bakmaya doyamıyorum :) Bu güzelliğin tadına üniversite bitince varabildim. Salak ben. Hatta dur yalan olmasın saçlarımla uğraşmayı o zamanlar bıraktım sanırım. Sonra ufak ufak barıştım onlarla. Son 2 yıldır aşığım! Hiçbir uğraş vermeden çok güzel buluyorum onları. Sevimliler :) Kıvırcık saçın olayı da çok kırılması. Genelde kuru olur kıvırcık saçlar. Bu yüzden de sanki hep kırık gibidirler. Kuaförden yeni çıkmış da olsanız kırık var gibi hissedebilirsiniz. Ama ben yine de seviyorum. Bu benim için b

Biz seni okuttuk!

Resim
Hep daha çok yazmak isteyip yazamamak da bir garip. Oysa yazınca nasıl iyi geliyor! Hele yalnız olmadığını bilmek! Mesajlarınız, mailleriniz o kadar iyi hissettiriyor ki. Teşekkür ederim. İşten istifa ettim kendi işimi yapmak üzere. Sevgilim yurt dışına yerleşti. (Sanırım en son ayrıldık falan demiştim...) Annemlerle hala durum aynı. Konuşmuyoruz görüşmüyoruz. Ancak buna rağmen yine de bana kendimi kötü hissettirebiliyorlar! Bence bu baya süper güç. En son bir akrabamıza iyi olmadığımdan, psikologa gittiğimden falan bahsetmiştim. Gitmiş annemlere söylemiş. Babam benimle arası iyi olan bir akrabamızı aramış. M. nasıl doktora gidiyomuş falan diye... Kafaya gel! Kızının yıllardır psikologa gittiğini öğreniyorsun ama kızını aramak yerine hala bir başkasına soruyorsun. Ay lütfen kimse çıkıp aa ama bak seni merak etmişler demesin! İstemiyorum böyle merak! Bu telefon konuşmasında yurtdışına gideceğimi söylemiş aramın iyi olduğu akrabam. Hani iyi hatta tatile gidecek gibisinden... C

Kendi kendine ebeveyn olmak - Özşefkat

Resim
Tatlı psikologum artık kendi kendime ebeveyn olmam gerektiğini, içimde o büyüyemeyen çocuğu yine benim büyütmem gerektiğini söyledi. Bunu önceki psikologumda farklı şekilde vurgulamıştı. Terapinin zaman içinde çok faydasını gördüğümü yıllar geçince fark ediyorum. Yarattığı farkındalık ve çizdiği yol haritası bile yeterli. Önce o kötü, hatırlamak istemediğim anılar tek tek ağlata ağlata gün yüzüne çıktı. Kimisini çok uzun  süre paylaşmadım bile. Sonra kabullenme süreci. Evet bu benim geçmişimdi, kendi haline bırakılan çocuktum ben. Bu geçmişi kabullenmeliydim. Ahlanıp vahlanmak yerine bu kabullenme ile birlikte bir hüzün çöküyor. Neden ben?! Hele etrafınızda iyi anne babalar, güvenli bir ortamda yetiştirilmiş çocuklar varsa vay halinize. Kendinizi iyice öksüz yetim hissetmemek mümkün değil. Tam bu esnada biraz kendime acıma sürecim başladı. Kendime ne çok çektin sen diye diye içten içe üzüldüm boğazım düğümlene düğümlene.Bunlar hiç kolay geçen günler değildi. Çok ağladım, bazen hayır d

Kitap Tavsiyelerim

Resim
Beklenen kitap tavsiyeleri sonunda yayında! Sıralamayı önerdiğim okuma sırasında göre yaptım. Umarım beğenirsiniz. Kitapları okuduktan sonra lütfen yorumlarınızı paylaşın, merakla bekleyeceğim. Ortak özellikleri hiçbir boş hayat şahane sen de yapabilirsin heyooooo kitabı değil. İsimlerine aldanmayın. Hepsi birkaç farklı psikolog ve psikiyatrdan duyduğum okuduğum kitaplar. 1. Hayatı Yeniden Keşfedin - Jeffrey E. Young / Janet S. Klosko Psikoloji de "Şema Terapi" adında bir şey var. Bir öğreti mi desem, bir tedavi biçimi mi desem... Tabi ki konunun uzmanı olmadığım için anladığım kadarını aktaracağım. Eski psikologum şema terapi uyguluyordu. Yani terapilerim şemalar üzerine devam ediyordu. Bendeki şemaları tespit edip çözümleri üzerine çalışıyorduk. Şemaları nasıl tanımlayacağımdan emin değilim. Hepimizde şemalar varmış. Hayatımızda (çocukluğumuz başta olmak üzere) bazı şemalar oluşturuyoruz. Çevre faktörü, yaşadığımız olaylar, olayları anlayış şeklim

Önce kendini sev!

Resim
Merhaba sevgili okur, Ruh halimin 10 üzerinden 8 olduğu bir İstanbul gününden sevgiler. 8 diyorum SEKİZ! Hasret kaldığımız modlar bunlar. Bu gel git ruh hali çok zor. Yorucu. Ve hatta insanın güvenini kırıyor. Kendinizi sorgular oluyorsunuz. Hep mi böyle olacak? Son yıllarda sorduğum bir soru bu. Hep böyle mi hissedeceğim. Hiç geçmeyecek mi? Terapi başlı başına yük omuzlarda. Hem fayda sağlarken hem bu kadar yorması... Yüzleşmek zor. Cesaret işi! Bunun için terapiye gidenlere benden alkış! Kendime de. Oraya verdiğim paraya acıyabilirdim. Çünkü zengin değilim. Hatta şu sıralar işsizim. Birçok şeyden feragat ediyorum. İyi olmak, iyi hissetmek için.  Sonra yüzleşmek. Gerçeklerinle, hayatınla, yaşadıklarınla karşı karşıya kalmak. Kutu açıldıktan senin mutsuzlaşman. Çünkü savaşmalısın onlarla. Karşılarına dikilmelisin. Siz mi büyüksünüz ben mi ulan diyebilmelisin.  Sonra zaman alması... Belki de yıllarca sürecek bir sürece girmeye gönüllü olmak. En umutsuz anında bile m

Son 3 hafta

merhaba, Şimdi size acıklı bir hikaye anlatıcam. Çünkü daha önce anlattıklarım pek keyifliydi(!) Son 3 haftada başıma gelenler sırasıyla: - antidepresan kullanmaya başladım - sevgilimden ayrıldım - işimden oldum (daha net değil ama öyle gibi gibi) En sevdiğim özelliğim ne peki biliyor musunuz? KORKMUYORUM! Bugünüme düşe kalka tırmalayarak tek başıma geldim. Bu olumsuzluklar beni korkutmuyır. Aksine şuan bulunduğum noktada içimde güzel bir his var. Böyle zamanlar bence çok değerli! Başka zaman cesaret edip de yapamadığımız şeyler için bir fırsat. Elbette kolay olmayacaktır. Ama olsun şimdiye kadarkiler kolay mıydı ki... Birgün hep beraber kahve içelim. Sevgi ve şefkate çok ihtiyacım olmasının yanı sıra aslında ne kadar güçlü olduğumu ve depresyonda değilsem ne kadar eğlenceli olduğumu görmelisiniz. Ama önce yeni bir iş bulmam ya da iş kurmam lazım :)

Antidepresan

Terapi sürecimden bahsetmiştim. O yazıya link verebilir hem seosal şeylere dikkat ederek yazabilirdim ama çok fazla okunmak gibi bir derdim yok bu blogta. Zaten o çok kişi, bu ve benzeri şeyleri yaşamadıysa anlamaz bile bu blogtaki yazılanları. Abartılı bulabilir. Ya da beni annensinden nefret eden bir ergen gibi nitelendirebilir. Anlık kzıgınlıklar diye görebilir.... buraya uğrayan yorum yazan okuyan anlayan birkaç kişiyiz. Bu da bana yetiyor. O yüzden her yazıya bir cümle bişey yazın zahmey olmazsa. Kendinizden bahsedin, yorum yapın, ne biliyim yazın işte... inanın iyi geliyor. Size de bu yazılar iyi geliyor biliyorum. Yalnız olmadığınızı görüyor arızanın sizde olmadığını anlayabiliyorsunuz. Bazen de belki biri bu bataklıktan kurtulur da bana da formülü söyler diyorsunuzdur kim bilir...  bu yüzden kendimi daha iyi hissetmeye başladığım şu günlerde daha çok yazmaya çalışacağım. Terapi devam ederken bir süre sonra dibe vurdum. Kanayan yaraların açılmasından mı pilimin bittiğinden mi

Acıtasyon

gün geçmiyordu ki evren göğsüme bir öküzü oturtmasın. Az önce annem mesaj attı.. öff iyiydik böyle? Ne güzel konuşmuyor görüşmüyorduk 4 aydır. Kafam rahattı. Ciddiyim! Kinayeli değil! Mesajı bir müddet okumak istemedim. Sonra o tanıdık his... annemden tarihte hayırlı mesajlar telefonlar almadığım için, mesaj geldiğini görnce bile yüzüm ekşiyor. Neyse açtım okudum derin bir nefes alıp. Ben bir mesajı bile okuyamayacak insan mıyım be! Bir mesajın altından bile kalkamayacak mıyım! O zaman hayatımı nasıl baştan inşa ederim. Vicdanımı rahatsız etmeme de gerek yok. Bunca yıl böyle yaptı artık buna izin verme! Çünkü haklısın! Anne olması seni istismar edebileceği anlamına gelmiyor..... Mesajı ise şu: yarın çok geç yarın öbür gün biz olmayacağız, istesende bulamayacaksın. Bundan sonra seni rahatsız etmeyeceğiz Allah sana merhamet versin Öfff öf yani... en sevmediğim şey. Bakın bu iletişim değil. Bu acıtasyon! Merhamet diyor!!! Çocuğuna bakım vermemiş, en zor dönemlerinde yanında olmamış, ps

Depresyon

Depresyon nedir? Depresyon bir hastalıktır. Grip gibi, kanser gibi, şeker hastalığı gibi... öyle moral bozukluğu, bıkkınlık ve sıkkınlık değildir. Bunlar çok hafif kalır.  Depresyon bu bloga yazacak onlarca şeyinizin olmasına rağmen, yazdığınızda belki kendinizi daha hissedecek olmanıza rağmen içinizden yazmanın gelmek istememesidir. Ya da bazen yazmak istemek ama sanki dünyanın en ağır işiymiş gibi enerji bulamamaktır. Depresyon iyi güzel hoş duyguların vücudunuzdan çekilmesidir. Çoğu zaman hissizliktir. Kalan zamanlarda da kötü duygulardır. Depresyon hayal, umut, gelecek, keyif, huzur kavramlarının literatürünüzden silinmesidir. Bir daha ekleneceğine inancınızın tamamen yitirilmesidir. Depresyon yataktır. Yatakta yaşamak, yataktan çıkınca sudan çıkmış balık gibi hissetmektir. Depresyon bazen kova kova gözyaşıdır. O kadar gözyaşının nereden geldiğine şaşırmaktır. Bazen de ağlamamak, donuklaşmak, bir duvar ne kadar hisli ise işte o kadar hisli olabilmektir. Depresyon artık

Psikoterapi sürecim

Resim
Merhaba, Daha önce de bahsetmiştim bundan 3 yıl önce kadar terapiye başladım. Yaklaşık 8-10 ay gittim.  yıl Ardından bir dönem hiç gitmedim. Sonra 2-3 ay gittim bıraktım... gibi kopuk bir ilişkim oldu. Ancak buna rağmen o ilk 1 yıl devamlı gitmemim ekmeğini baya yedim. Aydınlanmam o zaman başladı. Fark etmiştim birşeyleri ama adını koyamıyordum. O zaman artık sorunun sadece ben de olmadığını anlamaya başladım. Ayıldım. Şimdi yeniden psikologtan yardım alıyorum. 2 aydır terapiye gidiyorum. Gittikçe yoğunlaşan bir depresyon içerisindeyim. Depresyon her zaman ağlamak zırlamak, eve kapanmak olmuyor. Hayatıma devam ediyorum, arkadaşlarımla buluşuyorum, işe gidiyorum, geziyorum... Ama bomboşum. Ot gibiyim. Duygum yok. Sonra bu duygusuzluk yerini kötü duygulara bırakmaya başlıyor.  Şema terapiyi bilenler bilir. Bilmeyenler lütfen araştırsın. Ben de en yoğun olan ve gerçekten tüm hayatımı ele geçiren bir adet "duygusal yoksunluk şeması" var. Yani ilgisiz, bakımsız bi

Nasıl etkilendim?

Resim
Merhaba, Çocuk gelişiminde anne babanın rolü malum. Önceki yazılarda "Var olan annenin yokluğu" isimli kitaptan da bahsetmiştim. Bişeyler eksiliyor doğru düzgün annelik görmediğinizde. Ve er ya da geç o doğru düzgün annelik görmediğini fark ediyorsunuz. Çevrenizden, arkadaşlarınızın annesinden, bir öğretmeninizden, sevgilinizden... Küçükken dillendirmek, hatta oralara gelmeden bir sorun olduğunu düşünmek bile oldukça güç. Çünkü öyle sanıyorsunuz doğru olan. Annelik  bu kadar demek ki... Başkalarının anneleri de böyle. Ama öyle değil işte.  KURAL 1: NE KADAR ERKEN FARK EDERSENİZ O KADAR ÇOK YOL ALIYORSUNUZ! 3.5 yıl önce diplerdeyken psikologa başvurmuştum. Oysa çok öncesinde gitmem gerekirdi. Ancak insan gerçekten psikologu ihmal edebiliyor. Hayattaki önceliklerle ilgili biraz da. Nihayetinde ücretler azımsanmayacak kdr yüksek. Özellikle her hafta gitmeniz gerekiyorsa ciddi bir aylık meblağ tutuyor.İstanbul'da 2016 itibari ile 180-250 ortalamasında devam e