Narsist ile 2 ay

"Sevdiğin her şeyi mahvedeceğim."

Eveeett 7327742309 gün önce yeniden buradayım heyooooo nidaları ile döndüğüm bu minik bloguma bu kez gerçekten döndüm. (inşallah canım ya)

Bak nedense buraya dönüşlerim hep kısmen daha iyi hissettiğim zamanlarda oluyor. Daha doğrusu üzerimden bir narsist anne taarruzu geçikten sonra.. Misal annem geldi ve iki ay kaldı bende. Normalde farklı şehirlerde yaşıyoruz (Thanks God!). 28 yaşımda olaya ayılıp şuan yani 30umda hala mücadele içinde olduğum narsist anne sendromu ile hayatıma devam ediyorum. Etmeye çalışıyorum. Hayat zaten zor, iyice zorlaştırıyor. Ah o çocukluk dönemim... Ah o şemalarım... (Şema? diyenleri Google'a alıp şema terapi falan diye aratmalarını rica ederim.)

Olaya geri dönersek. Annem her hangi bir nedenden dolayı İstanbul'a gelmeye karar verdi. Bak karar verdi! Sormak, teklif beklemek, çağrılmak tabi ki yok. Ne münasebet! (Sen kimsin kızım ya, sen kimsin senin kendi hayatın, bir evin düzenin olabilir?! Silkelen ve kendine gel lütfen. Biraz haddini bil!) Şimdi tam olarak şöyle oldu: Abim taşınacak, annem bu taşınma sırasında kendine bunu bir görev edinip yardım etme adı altında İstanbul'a geliyor. Abim veya eşi taşınma sırasında yardıma ihtiyaç duyuyor mu? No. Çünkü zaten yıl 2016, evden eve nakliye denen muazzam bir müessese var. Hepsini geçtim zaten abimin eşinin ailesi İstanbul'da yaşıyor çok yardımlık bir şey olursa pekala onlar da yardım edebilir. (Abimin eşi abimin eşi diye bahsediyorum çünkü tabi ki blogumuzun konusu olmayan insanları burada işaretlemek istemediğimden yoksa bir saygısızlık durumu yok aman ha!) Peki taşınacak insanlar annemden böyle bir yardım talep ettiler mi? Hayır. Çağırdılar mı? Hayır. Ve fakat annem elbette olaya el attı. Çünkü kimse taşınamaz. Çünkü en güzel yine o taşınır. Her şeyin en iyisini en güzelini o bildiği için taşınılacaksa en güzelini de o bilir! Peki bu sırada İstanbul'a gelince nerede kalacak? Tabi ki bende. Bana sordu mu? Hayır. Müsait miyim kontrol etti mi? Hayır. Peki ne zaman haber verdi? Perşembe gelecekmiş salı günü öğrendim. Onu da ben aradım sordum.Çünkü annemi biliyorum. Yapacak bişey. Bu fırsatı kaçırmayacak. Biletini falan almış, sana da "hmmm bi haber verseydin bari" demek düşüyor. Onu da ancak şakayla karışık kısık bir ses tonu ile söyleyebiliyorsun. Çünkü olması gerektiği gibi, ciddi ciddi normal bir ses tonu ile "anne evim sana elbette açık, ama burada benim bir yaşamım ve düzenim var, belki arkadaşlarım gelecekti, belki planım vardı, belki sadece canım böyle istedi, o yüzden bu şekilde emrivaki davranışın beni çok rahatsız etti, kendimi kötü hissettirdi, bir daha ki sefere lütfen gelip gelemeyeceğini ve tarihleri bana da danışarak planını yaparsan sevinirim." DİYEMİYORSUN. Ancak işte böyle o gittikten, aradan 2 ay geçtikten sonra yanında bir filtre kahve ile uyduruk bir bloga yazabiliyorsun.

Sayın okuyucu, hala sıkılmadıysan devam edelim. Çünkü burada bitmedi. Bitemez de zaten. Lütfen sen de biraz haddini bil! Sonra neyse geldi, abimler taşındı. Sonra abimler iyice yerleşti falan... Annem hala bende. 1 hafta 2 hafta... Hala bende. Bu sırada daha ilk günden ben hiç bir şeye müdahale etmemesini, evin düzenini değiştirmemesini falan açık açık söyledim. Hatta zaman zaman daha sert bir şekilde de söyledim. Ama nafile. O bildiğini okudu ben sinir krizlerine girdim girdim çıktım. İnatla ve ısrarla evin düzenini kendi bildiği kendi sevdiği gibi değiştirmeye çalıştı. Yapma dediğim ne kadar şey varsa yaptı. Neden yaptığını sorduğumda ama ile başlayan ve doğru olanın onun yaptığı gibi olduğunu ima eden cevaplar aldım. Ben en son "benim evim benim kararım" moduna geldim. Eve bol bol geç geldim. Ruh sağlığımı koruma şeklime bak. Oysa olması gereken kendi evime gelip, yapılmasını istemediğim şeyleri yaptırmamaktı. Sınır çizmek kaçmak demek değildi. Narsistle mücadele neydi? Emekti. Hakkımı yiyemem geçen senelere göre ilerleme var. Daha az kavga edip daha az sinirleniyorum. Daha az etkileniyorum. Ama hala yeterli değil. Bu daha başlangıç mücadeleye devam!

Neyse sonra baya beraber yaşıyor gibi olduk. En sonunda artık dayanamadım ve sordum ne zaman gideceğini. Yoklamak güzel bir taktik burada. Sonra korktuğum başıma geldi. 1 ay sonra Bandırma'da katılması gereken bir düğün vardı biliyordum. Daha gelirken zaten tamam dedim kesin o tarihe kadar kalır. Çünkü tanıyorum artık annemi. Nitekim öyle oldu. Sonra o düğün de bitti. Arada başka bir nişana daha gitti. Oldu mu sana 1.5 ay! Tüm sülalenin düğünlerini aradan çıkarttık. Yetmedi bir komşunun daha İstanbul'da düğünü varmış. Allahım bütün düğünler İstanbul'da! Ona da katılacakmış. Fakat bende film koptu. Çünkü tüm bu düğünlerin planını yaparken benimle konuşmak bana sormak vs yok. Kendi kendine planı yapıp uyguluyor. Sen rahatsız mısın, halinden memnun musun umurunda değil. Çünkü o anne! Çünkü burada kalmak onun en tabi hakkı. Çünkü sana sormasına gerek bile yok. Çünkü sen kimsin?! Türk toplumundaki anne/baba olgusu tipik. Ne demek yani anne kızının evine gelirken bir de izin mi isteyecek? Burada aksi yönde düşünenler için bir parantez açmak isterim. Anne/baba kutsaldır falan filan tamam saygı duyuyorum -ki sadece çocuk doğurmakla kutsallık nasıl oluyor onu anlamış değilim- ama peki ben, biz? Bizim yaşam alanımız, sınırlarımız, özel hayatımız, sosyal hayatımız, bizim kurallarımız? Biz saksı mıyız? Bizim bireyselliğimiz? Çocuklarıyız diye tüm bunlar nasıl ve neden ve neye dayanılarak çiğnenebiliyor? Biz anne babaya saygıda kusur etmemeliyken onların saygı sınırları neden bize karşı yok? Yeteri kadar kustuysam devam ediyorum. Bu komşunun düğününde kalmıştık. Sordum bu düğün ne zaman? Çünkü ortada artık sınırları aşan bir durum var. Bu komşu senin şehrinde oturuyor. Ve ben biraz türk ananelerini biliyorsam bunlar illa ki senin şehrinde de bir düğün/kına efendime söyliyim bir organizasyon yapacaklar dimi. Ne zaman bu düğün dediğimde cevap: BİLMİYORUM. Allahım çıldıracağım. Bak belirsiz bir tarihe kadar İstanbul'da kalma planı var. Bana sormadan, ve tüm düzenime müdahale ederek. Bak öyle müdahalelerden bahsediyorum ki gidince arkasından evin eski düzenini sağlamam haftalarımı alıyor. Eşyaların yerini değiştirmekten falan bahsediyorum! Hayır siz hiç misafirliğe gittiğiniz bir evde salondaki eşyaların yerini değiştirir misiniz kalorifer peteklerinin önü açılsın diye? Böyle bir hakkı kendinizde bulabilir misiniz? Tabi bilmiyorum cevabı ile birlikte beynimde saniyede neler geçti... En sonunda karşımda bu kadar beni umursamayan birinin olduğunu düşününce ben neden üzülmesin diye söylemekten geri kalıyorum dedim ve vurdum sazın teline. Sonra o komşu düğünün de 1 ay sonra olduğunu öğrendik. Öyle böyle derken 2 ay bende kaldı. Ve ben kendi evimde olanları hayretle izledim. Bir insan nasıl bu kadar kendi fikirlerini önemseyebilir, empati kuramaz, nasıl bu kız ne düşünür diye düşünmeden tüm yaşam alanına müdahele edilir ağzım açık izledim.

Bir anne gelip 2 ay sizin evinizde kalıp gittiğinde size üzerinizden dozer geçmiş hissi yarattığında beni anlayabilirsiniz. Bu arada belirteyim annemden nefret etmiyorum. Ama bu yaptıklarının %89undan rahatsız olmadığım anlamına gelmiyor.

Sonuç: Ben bu 2 ayda sınır çizmeye çalıştıkça yine kötü oldum. Yine annesini istemeyen hayırsız evlat oldum. Olsun. Biraz da böyle olsun. Çünkü 30 yaşındayım ve kalan 30-40 yılımı da böyle geçirmek istemiyorum.

Yorumlar

  1. Bu blogu iyiki buldum. Yazılanların hepsi annemle beni anlatıyor. 30 yaşındayım, 2 çocuğum var, 4 yıldır anneyim ve ben çocuk sahibi olunca bir terslik olduğunu anladım. O bana bunu dedi, şunu yaptı ama annelik te bunun yeri yok dedim. Düşündüklerimi samimi anne arkadaşlarımla paylaştım, yanlış benim anneliğimde mi anneminkinde mi diye. Anlattıklarıma onlarda çok şaşırıp beni haklı buldular. Hani anneler günü gelir sosyal medyada iyiki varsın annem, eksik olma, meleğim vb. yazıları okuyup içselleştiremedikçe kendimi sevgisizlikle suçladım. Ama sorun annemin bunu bana hissettirememesinde imiş anladım. Bu arada annemde bana gelişi ve geldiğinde yaptıkları aynı böyle. Keşke karşılıklı oturup dertleşme şansımız olsaydı....

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Anne Sen Bana Ne Yaptın?

Tavsiye: Var Olan Annenin Yokluğu

Kendi kendine ebeveyn olmak - Özşefkat