Ne hallerdeyim?

Bu blog benim günlüğüm gibi, iç dökmelik bir defter gibi başladı. Nitekim çok uzun aralıklarla yazıyorum.
Buna rağmen arada bilmediğim insanlar bu blogu bir şekilde buluyor ve bana mail atıyor. Hepsinin ortak cümlesi "yazılarınızda kendimi buldum". Oysa blogun tanınır olması, bilinirliğinin artması için bir çabam yok. Hatta böyle bir niyetim de yok. Neyse lütfen yazın diyenleriniz oldu... Yazıyorum o yüzden:



Uzun bir zamandır devam eden bir ilişkim vardı. İlişkilerimi nasıl yaşadığımı anlatıcam bugün size. Daha doğrusu ruhumdaki tahribatın hayatıma nasıl yansıdığını anlatıcam. Yoksa benim aşk hayatımdan size ne dimi...

Yalnızken daha güçlü hissettiğimi söylemiş miydim? Çok enteresan bence bu. Ben 30larıma kadar babamın iflası, yokluk, hep didinip üniversiteyi kazanıp hayatımı kurtarma çabası, yok iş hayatı le hayatımı kurtarma çabası vs derken hep bir survivor modundaydım. Hep didindim. Hep uğraştım. Bu günlere kolay gelmedik ey okur! Hoş bi yere de gelemedik ya... Ama şimdi hakkımı yemeyim, çok büyük şeyleri tek başıma göğüsledim.

İşte böyle geçen yıllarda hep çok güçlüydüm. Yılmadım, yıkılmadım. Hep başı dik tuttum. Başarılı da oldum. Ama öyle bi an geldi ki omuzlarımda biriken yükler ve kalbimde biriken acılar beni nakavt etti. O zamanki psikologum "hep mücadele etmek zorunda kalmışsın, mücadele etmek senin için hayat gayesi haline gelmiş, en iyi bildiğin şey bu" demişti. Bu güzel geliyor kulağa dimi? Tamm öyle değil aslında!

İlk gençlik yıllarımda kendimi hiç açmazdım kimselere, burnumdan kıl aldırmaz, asla yalvarmaz, yardım istemez, giden gider diye resti çekerdim. Evet evet rest çekmek! Dolayısı ile hep yüzeysel bir aşk hayatım olmuştu. 20li yaşlarımın başında. Sonra psikologa gidip taşları yerine koymaya başladığımda bu kabuğumu kırmam gerektiğini anladım. Kırmaya da başladım. Ama bu sefer de başka gariplikler patlat verdi.

Yalnızken işime, hobiye veya bir amaca odaklanıp mutlu oluyordum. Depresif ruh halim ortadan kalkıyor eski neşeli, ışık saçan, enerjik insan oluyordum. Sonra birisi ile tanıştım diyelim. Erkeklerin ilgisi hep vardı. Çünkü kim istemez ki kıpır kıpır, neşe saçan, farklı bir enerjisi olan kendi ile barışık çirkin olmayan o kızı... Sonra ilişki devam ederken ben kendimi karşı tarafa bırakmaya başladım. Yaslanmak da diyebiliriz! Bilinçsiz bir şekilde, dinlenme iç güdüsü ile, yılların yorgunluğunu orada unutmak, sadece sevilmek, ama bişey yapmadan sadece sevilmek istedim. Oysa malesef lişkiler böyle yürümüyor. Bunun farkında olmam yetmedi. Herkes beni sevdi. Gerçekten değer verdiler. Ben o sırada sanki dışarıda karın içinde saatlerce yürüyüp soğuktan buz tutmuş ve yorgun argın gelmiş de sobalı odada  sızmış gibi oldum... Eski neşeli, enerjik halim gidiyor yerine sadece sevilmeyi bekleyen biri geliyordu. Bu kapristen değil yanlış anlaşılmasın. Bu sevilmeye duyulan özlemden. Bir türlü içimi sevgiyle dolduramamış olmaktan. Asla verilen sevginin yetmemesinden!!! Çok hüzünlü  değil mi sizce de? Kedi yavrusuna dönüyordum. Karşı taraf ilk başlarda bunu şefkatle karşılıyordu. Ah ne güzellerdi... E alıyorsun işte istediğini, buldun yaslanacak birini yürüme koş, coş, hayatı yakala dimi? Yok öyle değil. Öyle olmadı hiç. Ben saldıkça saldım. Hepsinde böyle oldu.

Bir de şu kısmı var: Çıkarttığım kavgalar... Dikkate alınmadım, sevilmedim, beni takmadı diye nice kavgalar çıktı saçma olaylardan. Sayemde! Olay ne olursa olsun ortak özellikleri aslında küçücük bir kız çocuğu gibi davranıyor sevilmediğimi hissedip saldırıyordum. Sev beni demiyor, neden beni sevmiyor diye kavga ediyordum. Bunu yeni yeni daha net gözlemliyorum. Yazması ne kolay... Oysa ben hala aynı kavgaları  yapıp, hala kendimi yalnız hissettiğimde kıyameti koparıyorum. Ve malesef çoğu da böyle hissetmeme sebep olacak şeyler değil.

Yani anlayacağınız, ilişkilerimde hep kavga çıkaran taraf benim. Ve hep yalnız hissettiğimde çıkıyor bu kavgalar. O an öyle bir ruh haline rigiyorum ki asla durduramaııyorum kendimi. Ve sonra da toparlamıyorum! Çünkü sevgisizlik konusunda hep haklıyım güya!!!

Psikologların uyguladığı şema terapiye göre bende ciddi bir terkedilme şeması ve duygusal yoksunluk şeması var. Terkedilme şemasında özetle herkesin sizi bir gün terkedeceğinize inanıyorsunuz. Duygusal yoksunlukta da asla tam olarak sevilmeyeceğinize, bir gün sizi sevmeyeceklerine ianıp verilen sevgiyi hep sorguluyor hiç yetinemiyor içinizi işte o sevgiyle hiç tam dolu hissetmiyorsunuz. Bendeki sebebi tabi ki çocukluğum... Başı okşanmamış, hali hatrı sorulmamış, istekleri dinlenmemiş, seni seviyorum denmemiş, hep yanındayım denmemiş, ne olursa olsun arkandayım diye hissettirilmemiş ağzıma sıçan çocukluğum...

Bu iki şema birlikte kombo! Hayatın içine eden virüs gibiler. Çok dirençli bi o kadar zararlı. Bunlara sahip olanlar ya nasıl olsa terkedilicem diye hiç ilişki yaşamıyor, ya gidiyor onları mutlaka terkedecek ve sevgi vermeyecek partnerlar buluyor, ya da tam tersi çok sevgiye aç bir şekilde birisinin kölesi oluyor. Bn böyle ucundan kurtarır gibi olmuşum ama işte sıkıntı var yşne de... Çünkü neyse ki hep bana değer veren, destek veren, beni seven insanlar buluyorum. Ama onları kaybetmekten de asla korkmuyorum! restse rest, kavgaysa kavga, zırt pırt ayrılmaksa ayrılmak..... Yani harmanlardım gibi seçenekleri...

Ha bir de şu var, genellikle şefkatlerine öyle kanıyorum ki sadece bana verdikleri sevgiye ve şefkate aşık oluyorum. Bakınca daha iyilerini bulabilecekken azla yetiniyorum. (Bunu dert etmiyorum yanlış anlaşılmasın. Çevremdekilerin gözlemi bu bana söylediği. Neden daha iyileri için uğraşmıyorsun..)

İlişkiler böyle işte... Şefkati veren ve sevgiyi gösteren bir taraf olunca kendimi salıp depresif hallere bürünüyorum. Zaman içinde de beni bu hayattan kurtarsın, bana güven versin bir ömür seveceğinin sözünü versin istiyorum. Evlilik değil kastettiğim! Ve karşımdakini anne baba yerine koymaya başlıyorum. Benim yapmam gereken, kendi başıma halletmmem gerekn birşeyi bile onun yardımı ile yapmak istiyorum. Canım o 25 yıl önceydi.....!

Sizde durumlar nasıl?

Yorumlar

  1. Lütfen devam ediniz yazılarınız çok güzel.Onlarda hastalar.Bence ileride çok şey daha harika olacak.Yaralarımız iyileşecek çivi gibi olacagız

    YanıtlaSil
  2. Merhaba Hayat bize sunulmuş bir hediye. Bizler bu hediye paketini zevkle açıp bize verilen hediyenin tadını çıkaralım. Her sabah kendime bunu söylüyorum. Bunun yoluda bana göre narsisti hayatımızdan çıkarmak. Ben o kişiyi anne olarak görmüyorum. Çünkü o beni hiç bir zaman evlat olarak görmedi. Ben onun sorunlu geçmişinden getirdiği hastalıklı kişiliğinin ayakta kalması için gerekli bir materyalım. Bunu çok çok önceleri anladım. Ama etrafımda olan kişilerin baskısıyla bu çarpık ilişkinin içinde kalmaya zorlandım. Baktım hayatım bir çıkmaz sokakta. Hiç bir şey değişmiyor. Değişmeyecekte. Tüm ilişkimi kopardım. 1,5 senedir görüşmüyorum. Onunla irtibatta olan kişilerlede görüşmüyorum. Tavsiye ederim. Bayağı bir yol alabiliyorsunuz. Yalnız benim zorlandığım konu terapiste gitmek. Gideceğim terapist benim tüm bu yaşadıklarımı hafife alırsa korkusu. Annemi affetmem gerektiğini söylemesi. Unutmaya çalıştığım geçmişimin bana hatırlatılması. Bunlardan çok korkuyorum. Bana bu konularda yardımcı olabilir misiniz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selamlar,size minik bir tavsiyem olacak,terapiste gidin bence,terapiste once tanismaya gidin,güvenirseniz seans alin. Asil önemlisi de şu;terapist size ne yapip ne yapmayacaginizi soyleyemez,sizi dinler,görmek istemediklerinizi gormenizi saglamaya yardim eder. Hersey vakti gelince olur,siz hazir olunca,icinizden geldigi gibi davranin. Anneniz degil de artik siz önemli olsun icinizde,ben ne hissediyorum ve ben aslinda ne istiyorum demek bencillik degil. Bir narsistin kizi olarak sizi cok iyi anliyorum. Allah bizi bir baskasinin alt kümesi,eşyası ya da günah keçisi olalim diye yaratmadı,annelik hakki,sizin yaşam hakkiniza saldirinca bitiyor. Vicdan azabi mi cekiyorsunuz,çekin,bir süre sonra geçer. Kendinizi sevin,önemseyin,iyi davranin,caniniz ne istiyorsa sadece onu yapin,şımartin kendinizi,sevgiler.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Anne Sen Bana Ne Yaptın?

Tavsiye: Var Olan Annenin Yokluğu

Kendi kendine ebeveyn olmak - Özşefkat